2024’te turizmin önündeki riskler neler?
2024 yılında;
Türkiye’deki ekonomik kriz derinleşmezse,
Bir siyasi kriz patlak vermezse,
Korkulduğu şekilde yıkıcı bir deprem yaşanmazsa,
Sektör çalıştıracak personel bulabilirse,
Ansızın bir yerlerde terör saldırıları olmazsa,
Ukrayna’da Rusya’ya karşı vekalet savaşı yürüten ABD ve İngiltere önderliğindeki NATO fiili olarak savaşa girişmezse,
İsrail, Filistin’de daha yıkıcı bir savaşa girişmez veya Lübnan’a saldırmazsa,
İsrail’in saldırılarından usanan İran bir anda büyük bir saldırı başlatmazsa,
Tayvan’da devam eden ABD-Çin bilek güreşi Tayvan ile Çin arasında bir sıcak savaşa dönüşmezse,
hem ülke hem de dünya ölçeğinde iyi bir turizm sezonu yaşanacak gibi görünüyor.
Yukarıda sayılan şeylerin hiçbiri olmayabilir, bir kısmı ya da büyük bir kısmı olabilir. Bunu bilmeye elbette imkan yok.
Ancak son derece görünür olan şey şu; başta ABD ve İngiltere olmak üzere, batılı devletlerin politikaları giderek daha yıkıcı hale geliyor. ‘Yok canım bu kadarı da olmaz’ denilen pek çok şey hayatın normali haline geliyor. Gazze’deki vahşet normalleşti, ABD’nin İsrail’e silah satarken Gazellilerin tepesine paraşütle gıda atması normalleşti, ‘gelişmiş/modern’ ülkelerin bu vahşetin arkasında durması kanıksandı, İsrail’in her gün başka bir yere füze atması normalleşti, ABD ve İngiltere’nin Ukraynalıların kanı, Batılı devletlerin parasıyla Rusya’ya diz çöktürme siyaseti normalleşti…
‘Bu kadarı da olmaz’ denilen pek çok şeyin olması, bir yandan artan öngörülemezliğin diğer yandan, düşünülenin aksine, dünyayı bir aklın yönetmediğinin göstergesi.
Küresel ölçekte krizler derinleşirken devletlerin halkın yarattığı kaynakları silahlanmaya harcaması, yapılan hazırlığın ne olduğu konusunda fikir veriyor; Hegemonyasını kaybetme telaşına düşen merkez ülkeler, dünyayı bir savaşa hazırlıyor. Şimdilik vekalet savaşı düzeyinde olan ve çevre ülkeler üzerinden yürüyen bu savaşlar, büyük güçler arasında yıkıcı bir savaşa dönüşme potansiyeli taşıyor.
Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Polonya Başbakanı Donald Tusk, AB’nin zihinsel olarak sınırlarını ve topraklarını korumak için savaşmaya hazırlanması gerektiğini söyledi. “Şu anda en endişe verici şey kelimenin tam anlamıyla her senaryonun mümkün olması. Kimseyi korkutmak istemem ama bununla birlikte artık savaşın geçmişte kalmış bir konsept olmadığını, bugünün bir gerçeği olduğunu anlatmak zorundayız.” açıklamasını yapan Tusk’un bu sözleri Avrupa kamuoyunun bir savaş fikrine alıştırılması olarak yorumlanmıştı.
Hep söylendiği üzere turizm hem barış ortamında yeşeren, hem de toplumlar arasındaki önyargıları kırıp dostlukları geliştiren bir sektör. Bu nedenle turizm güçlü bir şekilde yapılıyorsa dünya kısmen de olsa normal seyrinde demektir. Yapılamıyorsa dünya acı olaylar ve felaketler yaşıyordur.
Bu nedenle turizmciler ‘Turizm bu yıl nasıl olacak?’ sorusuna yanıt verirken, ‘olağan dışı bir gelişme olmazsa’ diye başlayarak yanıt verirler. ‘Olağandışı’ diye kodladıkları şeyler ise aslında yazının girişinde sıralananlar…
Mutlu bir bayram ve iyi bir sezon dileklerimle…