15 Eki 2025, Çar

“Turizmde Sessiz Alarm: Housekeeping’in Görünmeyen Mücadelesi”

Türkiye, 2024 yılını rekorlarla kapatan bir turizm sezonunun ardından 2025’e umutla

başladı. Beklentiler büyük, hedefler yüksek: 65 milyon turist, 64 milyar doları aşan

gelir… Ancak yılın ilk beş ayına baktığımızda tablo bu kadar parlak değil. Resmî verilere

göre, yabancı turist sayısında %0,15 oranında düşüş yaşandı. Mayıs ayında ise %1,8’lik

bir gerileme dikkat çekici. Maliyetlerin yükselmesiyle birlikte Türkiye, geleneksel “uygun

fiyatlı tatil ülkesi” imajını büyük ölçüde kaybetti. Jeopolitik gerilimler, özellikle Hindistan

pazarı gibi büyük segmentlerde rezervasyon iptallerine yol açtı. Bazı bölgelerde

yaşanan yangınlar ve sel felaketleri ise özellikle Ege kıyılarında kısa vadeli şoklar

yarattı.

Bu ekonomik ve diplomatik veriler ekranlarda büyük başlıklarla yer bulurken, otellerin

arka planında yaşanan asıl değişim genellikle görünmez kalıyor. Oysa otel

koridorlarında, katlarda, çamaşırhanelerde, sessizce çalışan bir emek gücü var:

Housekeeping personeli. Onların iş yükü, moral dengesi, ekonomik beklentisi ve hatta

istihdam güvencesi bu sayılar kadar hızlı değişiyor.

Doluluk oranlarındaki düşüş doğrudan oda temizliği talebini azaltıyor. Daha az misafir,

daha az kullanılan oda, dolayısıyla daha az çalışana ihtiyaç… Bu zincir, sezonluk

çalışanların işe alınmamasına, bazı vardiyaların iptal edilmesine ve kalan çalışanlara

daha fazla oda yüklenmesine sebep oluyor. 15 oda yerine 22 oda temizleyen bir

çalışanın ne fiziksel gücü kalıyor ne de meslek onuru. Üstelik misafir sayısı azalınca, en

temel ek gelir kalemi olan bahşişler de neredeyse buharlaşıyor. Gülümseyerek yapılan

her yatak düzeltmesi, her banyo temizliği; yorgunlukla karışık bir belirsizliğe dönüşüyor.

Kimi oteller bu durumu görmezden gelip maliyetleri kısmaya yöneliyor, kimisi ise

personel motivasyonunu kaybetmeden kaliteyi korumaya çalışıyor. Ancak sektörün

genelinde Housekeeping personelinin yaşadığı görünmeyen baskı, çok somut bir sorun

olarak büyüyor. Sabit maaşı asgari ücret düzeyinde olan bu çalışanlar, artan geçim

maliyetlerine rağmen daha fazla iş yüküyle baş başa kalıyor.

Turizm gelirleri rekor kırarken, bu gelirin dağılımı adil mi? Bu soruyu sormak zorundayız.

Çünkü Türkiye’nin turizmde güçlü kalması, yalnızca uçakla gelen turistin sayısıyla değil;

o turistin kaldığı odanın her sabah temizlenip temizlenmediğiyle, yastığının düzgünce

yerleştirilip yerleştirilmediğiyle de ilgilidir. Ve o yastığı düzeltenin elleri, bugün ne yazık

ki yorgun, kaygılı ve çoğu zaman görünmez.

Housekeeping personelinin sesi duyulmadan, turizmin gerçek sağlığını konuşmak

mümkün değil. Bu sessiz emekçilerin yükünü hafifletmek, sektörün omurgasını

güçlendirmek demektir. Bu sadece bir sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda

sürdürülebilir turizmin en temel koşuludur.

Bir yanıt yazın